Galeri

6102 ve 6103 Sayılı Kanunlar Işığında Oyda İmtiyaz Hakkı ve Yargıtay Kararları

Anonim şirketlerde oy haklarına tanınan imtiyaz konusunda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile önemli değişiklikler ve yenilikler getirilmiştir. Bilindiği üzere anonim şirketlerde, pay sahipliği haklarının başında oy hakkı gelmektedir. Pay sahipleri, oy haklarını genel kurulda paylarının toplam itibari değeriyle orantılı olarak kullanır. Her pay sahibi sadece bir paya sahip olsa da en az bir oy hakkını haizdir.

6762 sayılı eski Türk Ticaret Kanunu’nun 401. maddesinde şu hükme yer verilmiştir: ‘’Esas mukavele ile bazı nevi hisse senetlerine kar payı veya tasfiye halindeki şirket mevcudunun dağıtılması ve sair hususlarda imtiyaz hakları tanınabilir’’. Eski Türk Ticaret Kanunu döneminde oy hakkında imtiyaz konusunda herhangi bir sınırlama yer almamakla birlikte bir takım farklı imtiyaz halleri belirtildikten sonra ‘’… ve sair hususlarda imtiyaz hakları tanınabilir’’ demek suretiyle oy hakkı ve farklı hususlarda da imtiyazlar yaratılabileceği öngörülmüştür. Eski kanundaki bu hükmün karşılığı, Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda m.478’de düzenlenmiştir. Buna göre; ‘’(1) İlk esas sözleşme ile veya esas sözleşme değiştirilerek bazı paylara imtiyaz tanınabilir. (2) İmtiyaz; kâr payı, tasfiye payı, rüçhan ve oy hakkı gibi haklarda, paya tanınan üstün bir hak veya kanunda öngörülmemiş yeni bir pay sahipliği hakkıdır’’. Görüldüğü üzere, her iki kanun maddesinde de, paylara imtiyaz tanınması hususunda, bir takım lafzi değişiklikler dışında önem arz eden nitelikte bir fark  bulunmamaktadır. Aşağıda detaylandırılacağı üzere, iki kanun arasındaki temel fark, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanuna eklenen 479. madde ile oyda imtiyaz hakkının sınırlandırılması noktasındadır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 479. maddesinin 2. fıkrası ile, anonim şirketlerde pay sahiplerinin imtiyazlı oy hakları konusunda çok önemli bir düzenleme getirmiştir. Söz konusu maddede şu şekilde buyurulmaktadır; ‘’Bir paya en çok on beş oy hakkı tanınabilir. Bu sınırlama, kurumlaşmanın gerektirdiği veya haklı bir sebebin ispatlandığı durumlarda uygulanmaz. Bu iki hâlde, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinin, kurumlaşma projesini veya haklı sebebi inceleyip, bunlara bağlı olarak, sınırlamadan istisna edilme kararını vermesi gerekir. Projede yapılacak her değişiklik mahkeme kararına bağlıdır. Kurumsallaşmanın gerçekleşmeyeceğinin anlaşıldığı veya haklı sebebin ortadan kalktığı hâllerde istisna etme kararı mahkeme tarafından geri alınabilir’’. İlgili kanun maddesinden de açıkça görüleceği üzere, bir paya tanınabilecek oy hakkının sınırı en çok on beş olarak belirlenmiştir. Emredici olması hasebiyle söz konusu sınıra uymak ihtiyari değil, zorunludur. Anılan maddede, bu zorunluluğun yalnızca iki istisnasının bulunduğu ve her ikisinin de gerekçeleri farklı olmakla birlikte, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinin vereceği karar neticesinde uygulanacağı açıkça vurgulanmıştır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, önceki kanunda yer almayan ‘’imtiyazlı oy haklarına ilişkin sınırlamayı’’ hangi saiklerle getirdiğini, bunun gerekçelerini ve istisnalarını, oyda imtiyaz hakkını en çok on beş oy ile sınırlayan 479. maddenin 2. fıkrasının gerekçe bölümünde son derece detaylı bir şekilde ele almıştır. Söz konusu gerekçede, ülkelerin sistemlerinden çıkarma yolunda olduğu kurumsal yönetim ilkelerine pek uymayan oyda imtiyazlı payların ticaret kanununda bırakılmasında kurumsallaşma düşüncesinin rol oynadığı belirtilmiştir. Ayrıca, gerekçe bölümünde, oyda imtiyazlı paylarla yapay güç oluşturulması anlayışına kapalı olunduğu ve ileri zamanlarda, şuan için geçerli olan en çok on beş olan oy hakkının da düşürülebileceği açıkça vurgulanmıştır. Kanunun gerekçe kısmında oy hakkında imtiyazın on beşin üzerine çıkarılabilmesinin iki istisnai durumda söz konusu olabileceği belirtilmiştir. Bunlardan ilki bir kurumlaşma projesi ile mahkemeye başvurulması, diğeri ise haklı sebeplerin varlığıdır. İlgili maddenin gerekçe bölümünde haklı sebeplere örnek olarak; şirketin dar boğazdan kurtarılması, halk pay sahiplerinin korunması, iyi işleyebilecek bir mekanizma ile yönetimin profesyonellere bırakılması gibi durumlar sayılmıştır. Kurumlaşma istinası ile ilgili olarak, gerekçe bölümünde şu ifadelere yer verilmiştir: ‘’Mahkemelerin, istisnaya karar verirken aşırı özen gösterecekleri, istisna tanırken sert koşullar koyacakları ve bu konuda “cimri” davranacakları şüphesizdir. Çünkü, katılık ratio legis gereğidir’’. Özetle, yukarıda bahsedilen kanun metninden ve kanunun gerekçe bölümünden yapılan atıflar neticesinde açıkça görüldüğü üzere; anonim şirketlerde oy hakkına imtiyazın en çok on beş olarak uygulanması zorunludur. Bu durumun yalnızca yukarıda detaylı şekilde arz edilen iki istisna ile aşılması mümkün kılınmış ve bu iki istisnai durum dışında pay sahiplerine oyda imtiyaz sınırına ilişkin başkaca hareket imkanı tanınmamıştır.

6102 sayılı Kanun’un 479. maddesinin üçüncü fıkrasında, oyda imtiyazın kullanılamadığı durumlar sınırlı sayıda sayılmıştır. Söz konusu madde şu şekilde buyurmaktadır: ‘’ (3) Oyda imtiyaz aşağıdaki kararlarda kullanılamaz: a) Esas sözleşme değişikliği b) İbra ve sorumluluk davası açılması’’. Anonim şirketlerde, pay sahiplerine imtiyazlı oy hakkı on beş olarak dahi tanınmış olsa, genel kuruldaki esas sözleşme değişikliklerinde ve yönetim kuruluna karşı açılacak ibra ve sorumluluk davalarında her paya yalnızca bir oy hakkı tanınmıştır. Ancak bu sayılan durumlar istisnadır. Bahsedilen istisnalar haricinde alınacak tüm kararlarda esas sözleşmede öngörülmüş (en çok on beş oy hakkı şartına uyulması kaydıyla) imtiyazlı oy hakları kullanılabilir. Anılan maddenin gerekçe bölümünde şu hususlara yer verilmiştir: ‘’Oyda imtiyazın etkisizleştiği kararlar sadece önem kriterine göre değil, aynı zamanda oyda imtiyazın hakimiyet kurulması aracı olarak kullanılmasına engel olmak amacına göre de belirlenmiştir. Kanunun oyda imtiyazlı paylara olanak tanımasının temelinde ne güç ne de hakimiyet oluşturulmasına yardımcı olmak düşüncesi vardır. Kabul gören yaklaşım, akılcı, çağdaş, kurumsal yönetim ilkelerine dayalı amaca uygun, iyi, dağınık olmayan ve profesyonel yönetimdir. Baskı aracı olan, hakimiyeti güvence altına alma düşüncesine yönelik, kanuni sınır aşan oyda imtiyaz kanuna aykırıdır’’. Gerekçeden de açıkça anlaşılabileceği üzere, kanun, oy hakkında imtiyazın kullanılmayacağı istisnaları sınırlı olarak belirterek, anonim şirketler üzerinde imtiyazlı oylar ile hakimiyet kurulması yolunun önüne geçmek istemiştir.

6103 sayılı Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un yayımı ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin şirketler bakımından uyarlanabilme esas ve usulleri belirlenmiştir. İlgili kanunun ‘’Oy hakkı ve oyda imtiyazlı paylar ile nama yazılı payların devredilmelerinin sınırlanması’’ başlıklı 28. maddesinin 4. fıkrasında şu şekilde buyurulmuştur: ‘’Türk Ticaret Kanununun 479 uncu maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen sınırı aşan sayıda oyda imtiyaz öngören esas sözleşme hükümleri, Türk Ticaret Kanununun yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde, anılan fıkraya uyarlanır veya mahkemeden anılan fıkrada öngörülen karar alınır’’. Söz konusu kanunun yayımı tarihi olan 14.02.2011’den itibaren, esas sözleşmenin oy hakkına imtiyaz tanıyan hükümlerinin yeni Kanuna göre uyarlanması için belirlenen 3 yıllık sürenin sonu 14.02.2014 tarihidir. Sürenin sonu olarak hesaplanan 14.02.2014 tarihine kadar şirketlerin esas sözleşmelerini 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunundaki sınırlamalara (her paya en çok on beş oy olması şartıyla) uygun hale getirmemelerinin sonucu ise, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 28. maddesinin 6. fıkrasında şu şekilde açıkça belirtilmiştir: “Bu maddenin birinci ve üçüncü fıkralarında yapılması şart koşulan sürede gerekli esas sözleşme değişikliklerinin ve uyarlamaların gerçekleştirilmemesi hâlinde, oyda imtiyazı düzenleyen esas sözleşme hükümleri, birinci ve üçüncü fıkralarda belirtilen sürenin dolduğu tarihte kendiliğinden geçersiz hâle gelir ve esas sözleşmede öngörülen oya ilişkin imtiyazların tümü kanunen sona erer.” Şüpheye yer vermeyecek açıklıkta düzenlenmiş olan bu hükümden anlaşılacağı üzere, 14.02.2014 tarihine kadar esas sözleşmelerini, en çok on beş oy hakkı imtiyazı tanıyacak şekilde düzenlemeyen şirketlerin, esas sözleşmelerindeki oy hakkına imtiyaz tanıyan hükümleri kendiliğinden geçersiz hale gelir ve böylelikle oya ilişkin imtiyazların tamamı kanunun emredici hükmü ile sona erer. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 28. maddesinin altıncı fıkrasının gerekçe bölümünde ise söz konusu yukarıda zikredilen düzenlemenin amacına yönelik şu ifadelere yer verilmiştir: ‘’Hükmün öngörülmesinin amacı, Türk Ticaret Kanununun getirdiği sistemle uyumlu hale gelmeyen esas sözleşmelerdeki oya ilişkin tüm imtiyazların kanunen sona ermesidir. Hükmün dolaylı amacı ise getirilen müeyyideyle şirketlerin oyda imtiyaz hakkı ile ilgili yeni sisteme uymalarını sağlamaktır; eski sınırsız imtiyaz düzeninin verilen uyarlama süresinin sonunda ortadan kalkmasıdır’’. Sonuç olarak, kanunun emrettiği sürede gerekli düzenlemeleri ve uyarlamaları gerçekleştirmeyen şirketlerde her payın yalnızca bir oy hakkı olduğu ve daha önce verilmiş olan oya ilişkin imtiyazların kalktığı tartışmasız bir gerçektir.

Oyda İmtiyaza İlişkin Yargıtay Kararları
1-    Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015/2219 Esas, 2016/1020 Karar
Davacı vekili; şirket esas sözleşmesinin 14. maddesi uyarınca A, B, C, D grubu pay sahiplerinin her hisse için 100 oy hakkının bulunduğunu, 6102 sayılı TTK' nın anonim şirketlerde oy hakkında verilen imtiyazların sınırlandırılması ve imtiyaz olarak bir paya en çok 15 oy hakkı tanınmasına izin verilmesi yönünde bir yenilik getirdiğini, ancak kurumlaşmanın gerektirmesi ve haklı bir sebebin varlığı hususların bu kurala istisna teşkil ettiğini, müvekkilinin konusunda Dünya'da 6. sırada geldiğini, başarılı bir yönetim gösterdiğini, hissedarlarını zarara uğratmadığını, imtiyaz hakkının sınırlandırılmasının ticari hayatın gereklerine ve hakkaniyete uygun düşmediğini, 6103 sayılı TTK' nın Yürürlük Kanunu 28/4 maddesi hükmünden kaynaklanan zorunluluk bulunduğunu, esas sözleşme imzalanırken TTK'nın 479/2. maddesinin bulunmadığını, sonradan ortaya çıkan Yasal düzenlemenin mevzuatla örtüşmeyeceğini, kazanılmış hakkın korunması gerektiğini ileri sürerek 6103 sayılı Kanunun 28/4. maddesi kapsamında müvekkilinin A, B, C ve D gurubu paylarına TTK'nın 479/2. maddesinde öngörülen oy hakkında imtiyaza yönelik sınırın uygulanmamasını ve oy hakkında imtiyaza ilişkin mevcut esas sözleşme hükmünün muhafaza edilmesini, istisna tutulma kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. Buna karşılık yerel mahkemece; iddia, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının TTK 479/2 maddesi uyarınca haklı sebep olarak, "şirketin kuruluşundan itibaren aynı prensiplerle yönetilmesi, yönetimin başarılı olması ve hissedarların hiç bir zarara uğramaması, ana sözleşme ile tanınan imtiyazların şirketin pay sahipleri açısından kazanılmış hak niteliğinde bulunması" sebeplerine dayandığı, bu sebeplerin tek başına Kanunda belirtilen haklı sebep olarak kabul edilemeyeceği gibi şirketin ana sözleşmesinde yer alan imtiyaz hükümlerinin kazanılmış hak oluşturduğundan da söz edilemeyeceği, şirkette bulunan imtiyazlı payların şirket yönetiminde etkinliklerinin azalacağı, belki bir süre sonra kontrolü de kaybedebilecekleri, ancak imtiyazların sona erdirilmesi veya kısıtlanması halinde meydana gelebilecek olan bu riskin imtiyaz sınırlandırmasının doğal sonucu olduğu ve Kanun tarafından istisna kapsamında tutulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili temyiz etmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015/2219 esas, 2016/1020 karar numaralı kararında şu ifadelere yer vermiş ve yerel mahkeme kararını onamıştır: ‘’Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 4,00 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 01/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi’’.

2-    Yargıtay 11. Hukuk Dairesi  2014/3120 Esas, 2014/11961 Karar
Davacı vekili; A grubu payların her birinin 1000 oy hakkına, B grubu payların ise 1 oy hakkına sahip bulunduğunu, müvekkili şirketin iştirak yapısına bakıldığında grup şirketlerinden …Sigorta A.Ş' nin % 100'üne sahip olduğunu, yine Almanya'da kurulu …Bank Şirketi'nin de % 63,50 oranında hakim hissedarı bulunduğunu, 6102 Sayılı TTK' nın 479. maddesi uyarınca imtiyazlı oyların kanun gereği 15 oy hakkına düşeceği amir hükmü karşısında müvekkili şirketin yönetim hakimiyetinin ciddi sorunlar ve sıkıntılarla karşı karşıya kalacağını, bu durumun sadece müvekkili şirketi değil grup şirketleri de etkileyeceğini ileri sürerek, bu sınırlamadan istisna edilme kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.Yerel mahkemece; iddia, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, ana sözleşmenin 6/son maddesinde yazılı yönetim kurulu üyelerinin seçiminde A grubu pay sahibi ortağa tanınan oyda imtiyaz hakkının, TTK' nın 479/2. maddesi hükmü gereği sınırlandırılmadan istisna edilmesini gerektirecek haklı sebeplerin kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2014/3120 esas, 2014/11961 karar numaralı kararında şu ifadelere yer vermiş ve yerel mahkeme kararını onamıştır: ‘’Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 24.6.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi’’



Tarih: 24.10.2017