Galeri

6102 ve 6103 Sayılı Kanunlar Işığında Nama Yazılı Payların Devri

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 490. maddesinin 1. fıkrasında, nama yazılı paylarla ilgili olarak şu ifadelere yer verilmiştir: ‘’Kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe, nama yazılı paylar, herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebilirler’’. Madde metninden de anlaşılabileceği üzere, kural olarak nama yazılı paylara ilişkin devir serbestisi söz konusudur.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile getirilen en önemli yeniliklerden birisi de, pay devir kısıtlamalarına ilişkin düzenlemelerdir. Kanunun 490 ila 492. maddelerinde nama yazılı pay senetlerinin devrinin sınırlandırılması ile ilgili temel ilkeler belirlendikten sonra, 493 ila 498. maddelerinde hisselerin borsaya kote edilmiş olup olmamasına göre konu iki grup halinde detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Borsaya kote edilmemiş nama yazılı payların devri ancak belli sebeplere dayanılarak red edilebilir.

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 418. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, “Sebep gösterilmeksizin dahi kayıttan imtina olunabileceği şartının esas mukaveleye konması caizdir’’ hükmünün aksine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre, esas sözleşmede herhangi bir neden göstermeksizin pay devirlerinin sınırlandırılması mümkün değildir. Şirket, ancak esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını, başvurma anındaki gerçek değeri ile kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek, onay istemini reddedebilir. Özetle; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 418. maddesinin 2. fıkrasına göre anonim şirketler, esas sözleşmelerinde hüküm bulunmak şartıyla sebep göstermeksizin dahi nama yazılı pay senetlerinin devrini kayıttan kaçınabiliyor iken 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, sebep gösterilmeksizin red imkanını ortadan kaldırmıştır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 493. maddesinin 1. fıkrası, borsaya kote edilmemiş nama yazılı payların devrinin esas sözleşme ile nasıl sınırlanabileceğini düzenlemektedir. Söz konusu hükme göre, bir anonim şirket borsaya kote edilmemiş bulunan payların devrine onay vermeyi iki halde reddedebilir. Bunlardan biri, esas sözleşmede öngörülmüş bir haklı sebebi ileri sürme, diğeri ise, devreden pay sahibine, paylarını başvurma anındaki gerçek değeri ile, kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önermedir. Burada önemle vurgulamak gerekir ki, birinci fıkra hükmünde öngörülen ret sebeplerinden biri olan “önemli sebepler” anonim şirketin esas sözleşmesinde mutlaka açıkça gösterilmek zorundadır. Ret sebeplerinin esas sözleşmede çok açık ve somut bir şekilde belirlenmiş olması gerekir. Devralan ve devreden, öngörülen sebeplerden devrin reddedilip edilemeyeceği konusunda bir kanaat sahibi olabilmelidir. Ayrıca belirtilen sebepler şirketin işletme amacı veya işletmenin ekonomik bağımsızlığının gerçekleşmesine hizmet etmelidir. Bu nedenle red sebebi konusunda sadece 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 493. maddesinin 2. fıkrasına atıf yapılmış olması ya da sadece “önemli nedenler” ifadesine yer verilmesi de yeterli değildir. Birinci fıkra hükmünün gerekçesinde de ifade edildiği üzere, anonim şirket her türlü haklı görülebilecek sebebi “haklı (önemli) sebep” olarak esas sözleşmesine koyamaz. Hangi sebeplerin önemli sebep olarak esas sözleşmeye konulabileceği ve nama yazılı pay senetlerinin devri durumunda devralana karşı ileri sürülebileceği maddenin ikinci fıkrasında “Pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa, önemli sebep oluşturur” denilmek suretiyle belirtilmiştir. Dolayısıyla “önemli olarak nitelendirilecek sebepler”, 493. maddenin 2. fıkrasında yer alan kategorilerden birine girmelidir. Ancak ikinci fıkra hükmünün gerekçesinde burada belirtilen önemli sebeplerin (gerekçede sürekli olarak “haklı sebep” denilmektedir) sınırlı sayı (numerus clausus) olmadığı ifade edilmektedir.

Anonim şirketler, bağlam kurallarını esas sözleşmeye ya kuruluşta koyabilir ya da daha sonra yapılacak bir esas sözleşme değişikliği ile bağlam kuralları öngörebilir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, bağlam kuralarının sonradan yapılacak bir esas sözleşme değişikliği ile getirilecek olması durumunda, esas sözleşmenin değiştirilmesini ağırlaştırılmış nisaba bağlamıştır. “V - Esas sözleşme değişikliklerinde toplantı ve karar nisapları” kenar başlıklı 421. maddenin 3. fıkrasının c) bendi hükmü uyarınca, “nama yazılı payların (pay senetlerinin) devrinin sınırlandırılması” na yönelik esas sözleşme değişikliği kararları, sermayenin en az yüzde yetmiş beşini (%75’ini) oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oylarıyla alınabilecektir. Şayet birinci toplantıda bu nisaba ulaşılamazsa, 4. fıkra hükmü uyarınca, izleyen toplantılarda da aynı nisap aranacaktır.

6103 sayılı Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 28. maddesinin 7. fıkra düzenlemesine de değinmek gerekmektedir. Söz konusu fıkra hükmü “Nama yazılı payların devrini, red sebeplerini göstererek veya göstermeyerek sınırlandırmış bulunan anonim şirketler, Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde, esas sözleşmelerini değiştirerek, Türk Ticaret Kanununun 492 ilâ 498 inci maddelerine uyarlamak zorundadır; aksi hâlde, bu sürenin dolmasıyla tüm sınırlamalar geçersiz hâle gelir” şeklinde kaleme alınmıştır. Sonuç olarak, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun yürürlük tarihi olan 01.07.2012’ den itibaren en geç 1 yıl içerisinde yani 01.07.2013 tarihine kadar, esas sözleşmesinde öngörülen nama yazılı payların devrine kısıtlama getiren hükümlerin yeni kanuna göre uyarlanmaması durumunda (haklı red sebeplerinin açıkça esas sözleşmede belirtilmesi) söz konusu sınırlamalar geçersiz hale gelir.

6103 sayılı Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 28. maddesinin 7. fıkrasının gerekçesinde şu ifadelere yer verilmiştir: ‘’Türk Ticaret Kanunu bağlı nama yazılı paylar hakkında yeni bir sistem getirmiştir. Yeni düzen eskisinden çok farklıdır. Diğer yandan, bağlı nama yazılı payların Türkiye’de yaygın bir uygulaması vardır. Şirketlerin yeni rejime kendilerini hazırlamaları şarttır. Hüküm şirketlere gerekli geçiş süresini vermektedir’’. Söz konusu gerekçeden de anlaşılabileceği üzere anonim şirketler, yeni kanun ile getirilen düzenlemelere göre esas sözleşmelerini belirtilen süre içerisinde (1 yıl) uyarlamakla yükümlüdürler.

11. Hukuk Dairesi 2015/2094 Esas, 2015/3465 Karar
Davacılar vekili; müvekkillerinin davalı şirketin azınlık hissedarı olduklarını, şirketin 24.6.2013 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında yeni TTK ile uyumlu hale getirmek amacıyla ana sözleşmede çeşitli değişiklikler yapıldığını ve yeni yönetim kurulu üyelerinin seçildiğini, yapılan değişikliklerin görüşülmesi sırasında hukuka aykırı düzenlemeler olduğu gerekçesiyle müvekkilleri tarafından olumsuz oy kullanıldığı ve muhalefet şerhi konulduğu halde genel kurulun 2 no' lu kararı ile ana sözleşmenin TTK' ya aykırı olarak düzenlenmesine karar verildiği, şirket ana sözleşmesinin tadil edilmiş 7. maddesinin TTK' nın sözleşmesel bağlam kurallarını düzenleyen ilgili hükümlerine açıkça aykırılık teşkil ettiğini zira, TTK' nın 493. maddesine göre şirketin nama yazılı payların devrini ancak esas sözleşmede öngörülmüş olan önemli bir sebep ileri sürerek reddedebileceğini, bu nedenle hisse devirlerini afaki olarak sonsuza dek engelleyen, yönetim kuruluna hiçbir gerekçe göstermeksizin payların devrine muvafakat etmeme yetkisi veren ana sözleşmenin 7. maddesinin TTK'ya açıkça aykırı olduğunu ileri sürerek, 24.06.2013 tarihli genel kurul toplantısının 2 no'lu kararının iptal edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Yerel mahkemece; davanın kabulü ile, 24.06.2013 tarihli genel kurul kararının 2 no'lu maddesi uyarınca tadil edilen şirket ana sözleşmesinin 7 no' lu maddesinin iptaline karar verilmiştir. Yargıtay da davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, karar vermiştir.


Tarih: 24.10.2017