3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 18. Maddesinin Detaylı İncelemesi
Arsa ve arazi düzenlemesi
(uygulamada “imar uygulaması”, “hamur kuralı” veya “18.madde uygulaması” olarak
da adlandırılır), 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesinde 13 fıkra halinde
detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Aşağıda,
anılan maddenin her fıkrasını ayrı ayrı, hem ilgili mevzuattan atıflar hem
Danıştay kararları hem de şahsi görüşlerimiz ışığında detaylı bir şekilde
inceleyeceğiz.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin 1.
fıkrası uyarınca “18. madde uygulaması”nı; imar hududu içinde bulunan binalı veya binasız
arsa ve arazilerin, malik veya diğer hak sahiplerinin muvafakatını aramaksızın,
birbirleri ile, yol fazlaları ile ve kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan
yerlerle önce birleştirilmesi, sonrasında bunların imar planlarına uygun ada
veya parsellere ayrılması ve daha sonrasında da, bu yerlerin müstakil, hisseli
veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtılması ile tapuya
re'sen tescili işlemlerinin bütünü olarak tanımlayabiliriz. Burada en önemli
husus taşınmaz maliklerinin muvafakatinin aranmamasıdır. Söz konusu tanımdan
yola çıkarak, “18. madde uygulaması”nın amacının, imar planı ile yerleşmenin
konut, sosyal ve teknik altyapı ihtiyaçlarının belirlenmesinden sonra, bu
doğrultuda harekete geçerek bahse konu ihtiyaçların giderilmesi ve imar planına
uygun imar parselleri yaratmak olduğu söylenebilir.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin 2.
fıkrasında, düzenleme ortaklık payı (DOP) konusu ele alınmıştır. DOP, “İmar
Kanunu’nun 18. Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlenmesi İle İlgili
Esaslar Hakkında Yönetmelik”in 4. maddesinin c fıkrasında şu şekilde
tanımlanmaktadır: “Düzenlemeye tabi
tutulan yerlerin ihtiyacı olan yol, meydan, park, yeşil saha, genel otopark
gibi umumi hizmetlere ayrılan ve tescile tabi olmayan alanlar ile cami, karakol
yerleri ve ilgili tesisler için kullanılmak üzere, düzenleme dolayısıyla
meydana gelen artışlar karşılığında düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların
önceki yüzölçümlerinden %35’e kadar düşülebilen ve/veya zorunlu hallerde
malikin muvafakati ile tespit edilen karşılığı bedeldir”. Madde metninden
de anlaşılacağı üzere; yol, meydan park, yeşil saha, genel otopark, cami,
karakol gibi ihtiyaçların karşılanması amacıyla özel mülkiyette bulunan
taşınmazların belli bir kısmına yetkili idareler tarafından bedelsiz olarak kesinti
yapılmasına “düzenleme ortaklık payı” denilmektedir. Her ne kadar bahse konu yönetmelikte
DOP kesintisi azami sınırı %35 olarak düzenlenmişse de, bu oran 03.12.2003 tarih
ve 5006 sayılı Kanunla %40’a çıkarılmıştır. Yukarıda alıntı yapılan yönetmelik
maddesinin de %40 olarak revize edilmesi ve İmar Kanunu ile uyumlu hale
getirilmesi gerekmektedir. Bu noktada önemle belirtmek isteriz ki, İmar Kanunu’nun
18. maddesinin 2. fıkrasında DOP kesintisi yapılacak %40’lık oran, mutlak
surette %40 kesinti yapılacağı şeklinde değerlendirilemez. Örneğin, eğer umumi
hizmet alanları için düzenleme yapılan alanda %25 kesinti yapılması yeterli ise
o oranın uygulanması ve düzenlemeye giren tüm parsellerden aynı oranda DOP
kesintisi yapılması gerekmektedir.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin 3.
fıkrasında, düzenleme ortaklık payı alınan (yani DOP kesintisi yapılan)
yerlerin ne şekilde kullanılacağına yer verilmiştir. Buna göre; DOP kesintileri
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, otoyol hariç
erişme kontrolünün uygulandığı yol, su yolu, meydan, park, otopark, çocuk
bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu
hizmetlerle ilgili tesislerden başka bir maksatla kullanılamaz. Anılan fıkrada
yer alan “otoyol hariç erişme kontrolünün uygulandığı yol, su yolu,” ibaresi
14/4/2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanunun 9. maddesiyle eklenmiştir. Ayrıca
19/4/2018 tarihli ve 7139 sayılı Kanunun 32. maddesi ile, düzenleme alanında bulunan
taşkın kontrol tesisi alanları ile ilgili bir takım hususlar getirilmiştir.
Buna göre, taşkın kontrol tesisi alanlarının bu fıkrada belirtilen kullanımlar
için düzenleme ortaklık payı düşülmesini müteakip kalan hazine mülkiyetindeki
alanlardan karşılanması gerektiği belirtilmiştir. Öte yandan, taşkın kontrol
tesisi için yeterli alanın ayrılamaması durumunda, %40 oranını aşmaması
şartıyla, düzenlemeye tabi diğer arazi ve arsaların yüzölçümlerinden bu
fıkradaki kullanımlar için öncelikle düzenleme ortaklık payı ayrıldıktan sonra %40’a
kadar taşkın kontrol tesisi için de ayrıca pay ayrılacağı hükme bağlanmıştır. Söz
konusu 3. fıkrada sayılan umumi hizmet tesisleri bunlarla sınırlı değildir. “İmar
Kanunu’nun 18. Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi İle İlgili
Esaslar Hakkındaki Yönetmelik”in 32. maddesinde, toplu taşım istasyonu ve
terminal alanlarının da umumi hizmet alanları sayılacağı belirtilmiştir. Bunlara
ek olarak yüksek yargı kararlarıyla da umumi hizmet alanlarına ilaveler
yapılmıştır. Aşağıda Danıştay’ın, farklı tarihlerde verdikleri kararlarla DOP
alanı olarak saydığı yerler paylaşılmıştır:
- Pazar yeri (Danıştay 6. Dairesi’nin 16.11.1995
tarihli ve E.1995/1737 K.1995/4591 sayılı kararı ile),
- Semt spor alanı (Danıştay 6. Dairesi’nin
14.04.2004 tarihli ve E.2002/6584 K.2004/2274 sayılı kararı ile) (Öte yandan “bölgesel
bir spor alanı” ve tüm kente hizmet verecek bir kamu tesis alanı” olması halinde
ise kamu ortaklık payı sayılacaktır),
- Çay bahçeleri (Danıştay 6. Dairesi’nin
27.06.2007 tarihli ve E.2005/1918 K.2007/4078 sayılı kararı ile),
- Oyun alanı (Danıştay 6. Dairesinin, 17.01.2000
tarihli ve E.1999/527, K.2000/102 sayılı kararı ile),
- Toplu taşım
yolları (Danıştay 6. Dairesinin, 22.10.1992 tarihli ve E.1991/1550, K.1992/3867
sayılı kararı ile) gibi yerler.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin 4.
fıkrasında, düzenleme ortaklık paylarının toplamının 3. fıkrada sözü geçen
umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından
az olduğu durumda, eksik kalan miktarın belediye veya valilikçe kamulaştırma
yolu ile tamamlanacağı belirtilmiştir. Söz konusu hükümde açıklanmak istenen
şudur: “18. madde uygulaması” yapılmış ve DOP kesintisi azami sınıra kadar
(yani %40 olarak) kullanılmış olmasına rağmen yeterli olmamışsa, diğer bir
ifadeyle düzenleme alınandaki yol, meydan, park, yeşil alan gibi genel
hizmetlere ayrılan yerlerin sağlanması için daha çok arazi veya arsaya ihtiyaç
varsa, düzenleme alanındaki belediyeye ait arsalar bu işe tahsis edilir. Yine
yeterli olmazsa bu durumda yeniden DOP kesintisi yapılamaz. Bu durumda ancak
kamulaştırma yoluna başvurulabilir.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin 5.
fıkrasında, herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının
gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payının, kamulaştırmadan arta kalan saha
üzerinden ayrılacağı hüküm altına alınmıştır.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin 6.
fıkrasında, son derece mühim bir husus vurgulanmıştır. Şöyle ki, herhangi bir
parselden ancak bir defa düzenleme ortaklık payı alınabilir. Diğer bir
ifadeyle, bir parselden bir defa düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra
(mutlaka %40 kesilmiş olması gerekmez, örneğin %30 oranında DOP kesintisi
yapılmış da olabilir) bir daha aynı parselden DOP kesintisi yapılamaz. Bu
noktada önemle belirtmeliyiz ki, bu durum, yani söz konusu parselden bir daha
DOP kesintisi alınamayacak olması, o parselin yeni bir imar planı ile yeniden
bir düzenlemeye tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir. Bu husus Danıştay
kararlarında da müteaddit defalar vurgulanmıştır. Bu noktada, karışıklığa mahal
vermemek adına bir hususun özellikle altını çizmek isteriz. Şöyle ki; İmar
Kanunu’nun 15. ve 16. maddelerine göre, imar planının uygulanması amacıyla
maliklerin istekleri üzerine ifraz, tevhit yapılmış ve bu esnada bedelsiz
terkler malikten istenmişse, bu alanların da içinde bulunduğu alanlar daha
sonra imar uygulamasına girdiği zaman, önceden maliklerce terk edilen oranların
da DOP hesabında dikkate alınması ve terk edilen kısımların (azami) %40’a
tamamlanacak kadar DOP kesilmesi mümkün olacaktır. Diğer bir deyişle, imar
uygulaması esnasındaki parsellerden, maliklerin kendi rızasıyla ifraz, tevhit
veya yola terk işlemine tabi tutulmuş olanlar varsa bu parsellerin, işlemin
yapıldığı tarihte mer’i imar planına göre umumi hizmet alanlarında kalan
miktarının, parselin önceki toplam alanından azami %40’a kadar tamamlayacak
şekilde yeni DOP kesintisi yapılması mümkündür.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin 7.
fıkrasında, “18. madde uygulaması”na tabi tutulan arazi ve arsaların düzenleme
ortaklık payı alınanlarından, bu düzenleme sebebiyle ayrıca değerlendirme resmi
alınmayacağı hüküm altına alınmıştır. Bilindiği üzere, değerlenme resmi
(şerefiye), kamu idarelerinin yaptığı uygulamalar sonucunda özel hukuk
kişilerinin arsa, arazi veya yapılarının, daha değerli hale gelmesinden dolayı
meydana gelen artış dolayısıyla idare tarafından belli oranda alınan parasal
miktardır. Anılan hüküm ile amaçlanan, DOP kesintisi ile alınan kısma ilaveten
bir de değerlenme resmi ile parasal bir miktarın alınmasını yasaklamaktır.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin 8.
fıkrasında, üzerinde bir yapı bulunan ve hisseli olan parsellerde, şüyulandırma
işleminin sadece zemin için yapılacağı ve binanın bedelinin ise, zeminden ayrı
olarak ele alınarak ve ayrıca hesaplanacağı belirtilmiştir.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin 9.
fıkrasında, düzenleme sırasında plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur
bulunmayan bir yapının, ancak bir imar parseli içinde bırakılabileceği hüküm
altına alınmıştır. Öte yandan madde metninde, tamamının veya bir kısmının plan
ve mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar olması
durumunda ise, bu yapıların birden fazla imar parseline rastlayabileceği vurgulanmıştır.
Ayrıca, hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedellerinin,
ilgili parsel sahiplerince yapı sahiplerine ödenmedikçe ve aralarında başka bir
anlaşma yapılmadıkça veya şüyuu giderilmedikçe bu yapıların eski sahipleri
tarafından kullanılmasına devam olunacağı belirtilmiştir. Bu noktada dikkat
edilmesi gereken husus, anılan özel hükümlerden ötürü, bütünleyici parça olan
yapı ile arz arasındaki hukuksal ilişkinin kesilip, bazı durumlarda yapının,
üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin
oluşturulabileceğidir. Söz konusu hüküm, kendi parseli veya bir başkasının
parseli üzerinde yasal bir hakka dayanılarak yapılan yapının, arazi ve arsa
düzenlemesi nedeni ile bir başkasının parseli üzerinde kalması durumunda, yapı
sahibini korumakta ve yapının bedeli kendisine ödeninceye ya da bir başka
biçimde anlaşmaya varılıncaya kadar yapısını kullanmaya devam edebilmesine
imkan tanımaktadır. Öte yandan aynı hükmün, arz sahibinin taşınmazını kullanma
hakkına bir sınırlama getirmekte olduğunu ve bütünleyici parça olan yapı
üzerinde tasarruf edebilme imkanını da kısıtladığının altını çizmekte fayda
görmekteyiz.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin
10. fıkrasında, imar uygulaması sırasında kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan
yapıların, belediye veya valilikçe kamulaştırılmadıkça yıktırılamayacağı hüküm
altına alınmıştır.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin
11. fıkrasında, imar uygulamasına konu edilen arsalarda bulunan yapılarda
değişiklik veya esaslı tamirler yapılması yasaklanmıştır. Sadece küçük
ölçekteki ve zaruri olan tamiratların yapılabileceği belirtilmiştir. Buna
karşılık, ilgili parsel sahibinin bu konuda onayının bulunması halinde veya
plan veya mevzuat hükümlerine göre tamiratta mahsur bulunmayan hallerde ise, söz
konusu yapılarda esaslı tamiratlar yapılabileceği vurgulanmıştır. Öte yandan,
imar uygulamasının yapılması gerekmesine rağmen, 18. madde hükümlerinin
tatbikinin mümkün olmadığı durumlarda, imar planı ve yönetmelik hükümlerine
göre müstakil inşaata elverişli olan kadastral parsellere de plana göre inşaat
ruhsatı verilebileceğinin altı çizilmiştir. Buna göre, “18. madde uygulaması”nın
yapılamamış olmasının parselin maliklerine bu taşınmazlarını değerlendirme
hususunda bir kısıtlılık getirmeyeceği vurgulanmak istenmiştir.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin
12. fıkrasında, ilgili belediye veya valiliklerin ödeyecekleri kamulaştırma
bedelleri yerine kendi mülkiyetlerinde bulunan ve müstakil yapı inşa etmeye
müsait olan yerlerden taşınmaz maliklerine yer verebileceği hüküm altına
alınmıştır. Ancak bu yola başvurulabilmesi için taşınmazı kamulaştırılan
malikin bu konuda muvafakati aranmaktadır. Kanaatimizce söz konusu düzenleme,
belediye ve valilikleri, imar planı gereği olarak yapmaları gereken
kamulaştırmaların getireceği maddi yüklerden kurtarmak için kaleme alınmıştır.
İmar Kanunu’nun 18. maddesinin
13. fıkrasında ise, imar planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla
arsa ve parselleri hisselere ayıracak özel parselasyon planlarının ve satış
vaadi sözleşmelerinin yapılması yasaklanmıştır. Bu kuralın istisnaları ise
şunlardır; veraset yoluyla intikal edenler, bu Kanun hükümlerine göre
şüyulandırılan kat mülkiyeti uygulaması, tarım ve hayvancılık, turizm, sanayi
ve depolama amacı için yapılan hisselendirmeler ile cebri icra yoluyla satılanlardır.